Konut sektörü 2011’de nihayet dernekleşerek Konutder’i kurdu. O tarihten itibaren yakından takip ettiğim dernek, dün hem kentsel dönüşüm hem de son aylarda yaşanan gelişmelerle ilgili bir açıklamada bulundu...
Konut sektörü 2011’de nihayet dernekleşerek Konutder’i kurdu. O tarihten itibaren yakından takip ettiğim dernek, dün hem kentsel dönüşüm hem de son aylarda yaşanan gelişmelerle ilgili bir açıklamada bulundu. Açıklama özellikle, Konutder’in kentsel dönüşümün sadece bakanlık tekelinde olmasına karşı çıktığının altını çizmesi açısından bile çok önemliydi.
Konutder Başkanı Faruk Çelik, açıklamasında şunları dile getirdi: “Kanun çıktı ama ne, nasıl yapılacak, bilmiyoruz. Binayı, kenti dönüştürürken çevresi de düşünülmeli. Anı kurtarmak için iş yapmak, sonrasında büyük problemlere yol açabilir. Kentsel dönüşüm Van depreminden sonra ortaya atıldı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan o aşamada liderlik örneği göstererek kentsel dönüşümün vazgeçilemez şekilde hayata geçirileceğini ifade etti. Ancak sonrasında aşağı kadrolar ve bakanlıklar bunun planlamasını yapmalıydı. Konutder, bu süreçte, dönüşümün sadece bakanlık tekelinde olması durumuna karşı çıktı. Fakat mücadelemiz pek duyulmadı. Kalkınma Bakanlığı’nın düzenlediği dönüşüm toplantısında gördük ki; herkesin kafasında farklı bir dönüşüm tanımı var. Sendikalar da özel sektör de üniversiteler de ideolojik olarak yorumluyor. Öncelikle herkesin inandığı bir ortak kavram oluşturulmalı.”
Hayati bir durum
Bu tespitin Türkiye’nin en önemli sektörünün sivil toplum kuruluşlarından biri tarafından yapılıyor olması, kentsel dönüşümde hâlâ ortak bir söylem yoktur deniliyor olması çok ama çok hayati bir durumdur.
Çünkü aslında hep söylenen, yazılan odur ki, kentsel dönüşüm projelerinden en çok nemalanan taraflar inşaatçı firmalardır. Oysa bugün gelinen durumda, bu firmaların temsilcileri böyle bir uyarıda bulunuyor. Bu durum en hafif ve en moda tabiriyle oldukça manidar.
Kentsel dönüşüm, daha önce defalarca yazdığım gibi sosyologlar, tarihçiler, şehir bölge plancıları, sivil toplum örgütleriyle birlikte planlanmalıdır. Aksi takdirde hem kentin hem ülkenin zaman içinde hayat damarlarından en az biri kopar. Bakanlığın, belediyelerin, proje paydaşlarının araştırmalar ışında, şeffaf ve uzun vadeli programlar halinde çalışmaları esastır. Ancak gelin görün ki, ülkemizdeki kentsel dönüşüm günü kurtarmak, proje ve rant üretmek için yapılan kısa vadeli inşaat projeleri olarak karşımıza çıkıyor.
Kentsel dönüşüm konusunda ilk gerçek adımı atması gereken kurum Çevre ve Şehircilik Bakanlığı daha sonra da belediyeler. Bu adımı atarken yapılması gerek şart olan tek şey de sivil toplum örgütlerine, sosyologlara, şehir plancılarına kulak vermektir. Hazır seçimler de yaklaşırken, siz bize kulak verin, biz de size oy verelim.
Ceren Kumbasar/ Vatan Gazetesi
Önerilen Bağlantılar : TOKİ Van kura çekilişi