22 / 11 / 2024

Ev sahibi olmak için beş ayda 7,4 milyar TL konut kredisi çektik!

Ev sahibi olmak için beş ayda 7,4 milyar TL konut kredisi çektik!

Tüketici kredilerinin dağılımı içinde konut kredisi, 31 Aralık 2010 tarihi itibarıyle 57,2 milyar TL iken 27 Mayıs 2011 itibarıyle bu rakam 64,6 milyar TL oldu. Beş ay içinde bankalardan çekilen konut kredisi miktarı 7 milyar 428 milyon TL artmış oldu...


Dünya Gazetesi'nde Alaattin Aktaş'ın Eko/Analiz köşesindeki "Kredi hacmi beş ayda yüzde  arttı, yıllık yüzde 15 arttı, yıllık yüzde 25 artışta kalabilmek iyice zora girdi" başlıklı yazısı şöyle:

"Yılın tümünde kredi hacmindeki artışın yüzde 25 olması öngörülüyor. Kredi hacmi ilk beş ayda yüzde 15 arttı; son yedi aydaki artış yüzde 8'de tutulabilirse, yıllık yüzde 25'lik hedefte kalmak mümkün olacak. Beş ayda yüzde 15, yedi ayda yüzde 8... Bu, ekonominin frenine tüm güçle basılması demek. Yılın ikinci yarısında çok ciddisarsıntılara hazır olmak gerekecek gibi görünüyor...

Bankalar daha az kredi açsın, açabilsin, en azından mevcut hız yavaşlatabilsin, diye elden gelen yapılıyor. Merkez Bankası'nın geçen yılın son çeyreğinden itibaren uygulamaya koyduğu zorunlu karşılığı artıran önlemlerinin temel amacı da bu zaten. Bankaların mevduat toplayarak yarattığı kaynağın giderek daha fazla kısmına "el koymak", böylece bankaların elinde krediye dönüştürülebilecek daha az kaynak bırakmak... Amaç bu... Ama öyle görünüyor ki istenen sonucu elde etmek bir türlü mümkün olmuyor, olamıyor... .

Katılım bankaları hariç olmak üzere bankacılık sisteminin kredi hacmi ilk beş ayda yüzde 15.3 oranında arttı. Geçen yılın sonunda 420.6 milyar lira düzeyinde bulunan kredi hacmi, mayıs sonunda 485.2 milyar liraya ulaştı. Beş aylık dönemde en hızlı artış özel bankaların kredilerinde gözlendi. Özel bankaların kredileri yüzde 20.1 oranında genişledi. Kamu bankalarının kredilerinde yüzde 13.6, yabancı bankaların kredilerinde ise yüzde 4.6'lık genişleme oldu.

Toplam kredi hacminin yüzde 15.3 artış gösterdiği ilk beş ayda, mevduattaki artış ise yüzde 7.7 düzeyinde kaldı.

En çok artış diğer kredilerde...

İlk beş ayda toplam krediler yüzde 15.3 genişlerken, tüketici kredilerindeki genişleme yüzde 15.7 düzeyinde gerçekleşti. Geçen yılın sonunda 124.9 milyar lira düzeyinde bulunan tüketici kredileri mayıs sonunda 144.6 milyar liraya çıktı.

Tüketici kredileri kapsamında beş ayda konut kredileri yüzde 13 artışa konu oldu. Taşıt kredilerinde ise yüzde 11.3'lük bir artış kaydedildi. Tüketici kredilerinde bu dönemde en hızlı artış yüzde 18.6 ile diğer kredilerde kaydedildi. Ancak, "diğer krediler" başlığı altında tornan tüketici kredilerinin bir bölümünün, konut için açılan kredileri tamamlama amaçlı olduğu da biliniyor. Konut kredileri, konut bedelinin yüzde 75'ini aşamıyor. Bazı bankaların, kredi müşterisini kaçırmamak adına bu oranı daha yukarı taşımak, hatta yüzde 100'e ulaştırabilmek amacıyla kalan yüzde 25'lik kısmı diğer krediler sınıfına sokmak suretiyle finanse ettikleri biliniyor. Dolayısıyla diğer kredilerin en azından bir kısmının konut kredisi olduğunu varsaymak gerekiyor. Ancak şu da bir gerçek ki, diğer kredilerin ne kadarının aslında konut kredisi olarak kullandırdığını bilme şansına sahip değiliz."

Bu arada, bir süre önce BDDK'nın bu şekilde davranan bankaları uyardığını hatırlatalım.


Yüzde 25 iyice zorlaştı

Kredi genişlemesinde 2011 yılının tümü için yüzde 25'lik bir sınır öngörülüyordu. Bir başka ifadeyle, geçen yılın sonunda 420.6 milyar lira olan kredi hacminin 2011 sonunda 526 milyar liraya çıkması normal sayılacaktı, işte sorun, gelinen bu noktadan sonra yılsonunda 526 milyarda kalınıp kalınamayacağı...

Bir gerçeği vurgulamadan geçmemek gerek. Bankaların kredi hacmindeki artış yılsonundan önce yüzde 25'e ulaşarak 526 milyarı bulduğu takdirde elbette bankaların kredi açması yasaklanacak değil; öyle bir engelleme tabii ki söz konusu olamaz. Dolayısıyla yüzde 25, kesin bir sınırı değil, kredi genişlemesinde arzu edilen üst oranı simgeliyor; yani bu oran bir temenniyi gösteriyor, yoksa daha sonrası için kredi açılmasının tümüyle engelleneceğini değil.

Mayıs sonunda 485 milyar lira olan kredi hacminin, kalan yedi ayda yalnızca 41 milyar lira daha artması sağlanabilirse, yılsonu için öngörülen 526 milyar lira aşılmamış olacak; böylece yıllık bazdaki yüzde 25'lik artış hedefi de tutacak.

Ama "küçük" bir sorun var... İlk beş ayda yüzde 15.3 oranında 64.6 milyar lira artan kredilerin, izleyen yedi ayda yüzde 8.5 oranında yalnızca 41 lira artması nasıl sağlanabilecek ki...

Nedir bunun yolu? Hangi araçlar devreye sokularak kredilerin böylesine hızlı bir şekilde yavaşlaması sağlanacak? Belki daha önemlisi, böylesine sert bir fren, çok daha büyük sorunlara yol açarsa, o zaman ne yapılacak?

Ayrıca, beş ayda yüzde 15 olan ar tış, hangi araçlar devreye sokularak son yedi ayda yüzde 8'de tutulabilecek? Ya da yedi aydaki kredi hacmi genişlemesini yüzde 8'de tutabilmenin ne gibi araçları var?

Ekonominin çok yavaşlaması gerekiyor

Kabul etmek gerekir ki kredi hacmindeki artışla ekonomik büyüme arasında ciddi bir paralellik var. Ekonomik büyümenin sekteye uğradığı yatırım yapmanın pahalı hale geldiğ bir ortamda elbette daha az kredi kullanılacak, daha az ithalat yapılacak, daha az cari açık verilecek.

Ekonomik büyümeyi yavaşlatabilmek, ekonomideki canlılığı azaltabilmek için şimdiye kadar bankacılık sisteminin elindeki fonlara el koyma operasyonuna ağırlık verildi.

Yani zorunlu karşılıklar artırılmak suretiyle bu gerçekleştirilmeye çalışıldı, Zorunlu karşılık operasyonları yapılmasaydı durum ne olurdu bilme şansına sahip değiliz; dolayısıyla bu operasyonların hiç işe yaramadığı söylenemese de, en azından beklenen nihai etkiyi sağlayamadığı ortada. Dolayısıyla ilk hamle olarak yeniden bir zorunlu karşılık artışına gidilebilir, önümüzdeki dönemde bu yönde kararlar uygulamaya konulabilir.

Bir başka seçenek gibi görülen faiz artışının ise önümüzdeki aylarda yeniden gündeme geleceğini hiç sanmıyoruz. Türkiye, ulusal paranın değerli seyretmesine dayalı sıcak para sıkıntısını halen yaşıyor.

Bu sıkıntıyı daha da pekiştirecek bir adım atmakla kendi ayağını kurşunlamış olmaz mı...

Dolayısıyla faiz artışı hiç söz konusu olmayan bir önlem, en azından şu dönemde...

DÜNYA / Alaattin Aktaş