Milliyet Gazetesi'nin bugünkü sayısında yer alan habere göre; Yapılan endekslerde marka değeri hızla artan Türkiye ve İstanbul, yabancı yatırımcıyı çekme noktasında cazibesini yükseltiyor. En Değerli Ülke Markaları İstanbul'u ilgilendiriyor...
Bir şehri dünyanın en prestijli yerlerinden biri yapan kriterlerin başında marka değeri geliyor. Bu yüzdendir ki açıklanan her marka endeksi şehirler açısından da ciddi bir öneme sahip. Son olarak marka değerlendirme kuruluşu Brand Finance’in yaptığı ‘En Değerli Ülke Markaları’ araştırmasının sonuçları da finansal bir merkez olmak için çalışan İstanbul’u yakından ilgilendiriyor.
Ülkelerin yatırım, turizm, ürünler ve yetenek olmak üzere dört ana kritere göre değerlendirildiği araştırmada, Türkiye 688 milyar dolar marka değeri ile 19’uncu sırada yer aldı. Araştırmanın en ilgi çeken sonuçlarından birisi ise Türkiye ’nin yüzde 41’lik artışla marka değeri en çok artan ülkeler arasında dördüncü sırada yer almasıydı.
Özellikle yabancı yatırımcının bir ülkeye ofis açmasının ya da yatırım yapmasının kriterleri arasında o ülkenin ya da şehrin marka değerinin artması büyük önem taşıyor. Marka değerinin artması bazı alanların iyileşmesi anlamına geliyor:
Yatırımların ülke sınırları içinde nasıl teşvik edildiği, ülkenin kendi vatandaşlarını iç turizme nasıl yönlendirdiği, dışarıdan ziyaretçi çekme kabiliyetleri, ihracat ürün ve hizmetlerini nasıl desteklediği, fikir ve kabiliyet sahibi insanların göçünü nasıl önledikleri ya da bu insanlara ülkeyi nasıl cazip hale getirdikleri.
Brand Finance Türkiye Direktörü Muhterem İlgüner, ekonomik büyüklüklerin de bunun üzerinde etkili olduğunu ve Türkiye ’nin 19. sırada yerini koruduğunu belirtiyor. Türkiye’nin bu konumunu sürdürülebilir hale getirebilmesi için bazı temel stratejiler geliştirilmesi gerekiyor. Tabi ülkelerin marka değeri artarken o ülkenin parlayan yıldızı haline gelen şehirlerin büyümesi kimi zaman ülkeden daha hızlı olabiliyor.
Zayıf yönler de var
Foreign Policy Dergisi ile Danışmanlık Firması A.t. Kearney ve Chicago Küresel İşler Konseyi ortaklığıyla hazırlanan endekste İstanbul, 4 basamak yükselerek 37’nci oldu. İlk üç sırayı ise New York, Tokyo ve Londra aldı. Bu yıl yükselişe geçen İstanbul’un güçlü yönleri gayrisafi yurtiçi hasıla artışı, orta sınıfın hızlı büyümesi, altyapının gelişmesi ve iş yapmanın giderek kolaylaşması olarak sayıldı.
Diğer gelişmekte olan ülkelerle kıyaslandığı zayıf yönleri ise hava kirliği, istikrarsızlık, yolsuzlukta artış ve sağlık koşullarının kötüleşmesi oldu.
Algıyı yönetemiyoruz
Marka danışmanlık şirketi Global Magic Brands’in kurucusu Ömer Şengüler, İstanbul’un marka şehir olmasıyla ilgili en büyük problemin algının yönetilememesi olduğunu belirtiyor. Her projenin marka temelli düşünülmesi gerektiğini vurgulayan Şengüler, “Sadece gayrimenkul değil havaalanı, metro projeleri de birer marka olmayı başarabilmeli” diye konuştu.
5 önemli alan
-Ekonomik aktivite: Fortune Küresel 500 listesindeki şirketlerden kaçının merkezi olduğu.
- İnsan kaynağı: Şehrin, etnik çoğulculuğa ne kadar sahip olduğu ve bu çoğulculuğu ne kadar teşvik ettiği; şehrin göçmen oranı; sahip olduğuu uluslararası eğitim kurumu sayısı; üniversite mezunları oranı.
- Bilgi akışı: Bu şehre dünyadan bilgi akışı ve bu şehirden dünyaya bilgi akışı kapasitesi, kalitesi ve hızı; şehirde dünya medyasının büro miktarı; şehrin yerel gazetelerinde dünya haberlerine verilen yer miktarı.
- Kültürel tecrübe: Şehrin, dünyadan gelecek turistlere, seyyahlara ya da ilgilisine ne oranda özgün bir kültürel tecrübe yaşattığı.
- Politik merkez: Şehrin ne kadar konsolosluk, elçilik ya da uluslararası kuruma ev sahipliği yaptığı. Şehirdeki ‘think tank’ sayısı, kardeş şehir sayısı ve ev sahipliği yaptığı uluslararası politik konferans sayısı.
Pınar Çelik Nacar