Hürriyet Gazetesi yazarı Serkan Ocak bu haftaki yazısında Yassıada’nın son halini kaleme aldı. Dört bir yanında binaların yükseldiği Yassıada'yı fotoğrafladı. İşte Serkan Ocak'ın o yazısı.
‘Demokrasi ve Özgürlük Adası’ olması için yapılaşmaya açılan Yassıada’nın son halini fotoğrafladık. Adanın dört bir yanında binalar hızla yükseliyor. Bir zamanlarki ıssızlığından şimdi eser yok. Acı hatıraları yaşatması beklenen ada, yoğun yapılaşmayla bir turizm merkezi olma yolunda ilerliyor. İnşaattan denize atılan hafriyat ise adanın etrafındaki mercan yaşamını yok ediyor. Yassıada’nın hem altına hem üstüne baktık.
Heybeliada’dan bindiğim küçük dalış teknesi Yassıada’ya yaklaştıkça her şey daha belirgin hale geliyor. Beş yıl evvel gördüğüm o ‘ıssızlık’tan eser yok. Yeşil doku yerini sarıya bırakmış; eski, metruk yapıların olduğu yerlerde devasa bir inşaat yükseliyor; onlarca iş makinesi ve işçiler hummalı bir çalışma içinde. Manzara, yüzümüze vuran kış rüzgârı gibi tüyler ürpertiyor.
Tüm bu olanlar Yassıada’nın ‘Demokrasi ve Özgürlükler Adası’na dönüştürülmesinin son aşaması! 56 yıl önce tüm memleketin dikkat kesildiği, sıkıyönetim askerlerinin kol gezdiği, Adnan Menderes’e idam kararının yankılandığı ve Menderes’in İmralı Adası’ndaki darağacına giden hücumbota doğru o son yürüyüşünü yaptığı mekânlar, şimdi kongre ve oteller merkezi olmaya hazırlanıyor....
‘YASSIADA DEMOKRASİ ADASI OLSUN’
Bu aslında birkaç yıllık bir hikâye. Ama başladığı yer ile bittiği yer arasında bir ‘ada’ fark var. Bugüne dek birkaç kez gittim Yassıada’ya. Bir önceki gidişim 2011’deydi. Dönemin Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, dönemin İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu ve halen aynı görevi sürdüren İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Kadir Topbaş ile çok sayıda sivil toplum kuruluşu temsilcisi ve gazetecinin arasındaydım.
Bostancı’dan bindiğimiz teknede anılar naklediliyor, acılar hatırlanıyordu. O dönem duruşmaları izlemeye giden teknelerin nasıl bir disiplin içinde hareket ettiği, gelenlerin tek tek arandığı konuşuluyordu.
Adaya vardığımızda da acı hatıralar bitmemişti. Nizamiyede kimlik tespiti yapıldığı, ilk koğuşların birinde Adnan Menderes’in kaldığı konuşuluyor, o meşum mahkemenin kurulduğu spor salonunda hatıra fotoğrafları çekiliyordu. Duvardaki bir yazının önünde herkes gururla dikiliyordu: “Yassıada demokrasi adası olsun!”
O dönem Kültür Bakanlığı adanın makûs talihini değiştirmeye kararlı görünüyordu. Planlar yapılmıştı bile. Mahkeme salonunda canlandırmalar olacak, gerçek sesler kullanılacaktı. Adnan Menderes’in savunmasında ortada bir tertibin olmadığına yönelik söylemleri, “Anayasayı ihlal diye anılan bu davanın asıl ve esas mahiyeti siyasidir” sözleri, spor salonunun o dökük sıvalarında yankılanacaktı.
KÜÇÜK BİR TESİS OLACAKTI
Ayrıntılara dahi girilmişti. Adalara giden vapurlarda aynı o dönemdeki gibi sıkı bir disiplin sağlanacak, adada küçük bir askeri kantin ve dönemin hükümlü yakınlarının kaldığı, küçük 10-15 odalı tesisin benzeri inşa edilecekti. Adaya sonradan dikilen yatakhane gibi yapılarsa yıkılacaktı.
Projeye ilk anda olumlu yaklaşanlar oldu. Tepki verenler de vardı. Bazı meslek odaları projeye karşı dava dahi açmıştı. Yıllar geçtikçe projenin içeriği değişti. Şimdi MESA firması tarafından yapılan inşaat o mütevazı projenin çok uzağında. Adaya müze de yapılacağı söylense de acı fotoğraf ortada. Adnan Menderes’in, Fatin Rüştü Zorlu’nun, Hasan Polatkan’ın idam kararının verildiği bu ada şimdiden ‘demokrasi adası olma’ umudunu çoktan kaybetmiş görünüyor.
Şu an Yassıada dev bir şantiye. Her yandan binalar, beton fışkırıyor. MESA, proje kapsamında şunları yaptığını söylüyor: Otel, kongre merkezi ve müze, açık hava müzesi, demokrasi şehitleri meydanı, restoran ve personel yatakhanesi, arıtma tesisi, idare binası, iskele ve liman...
İşler büyük bir hızla bitmiş. Yine firmadan kaba yapıların yüzde 80’inin tamamlandığı bilgisini alıyoruz. Altyapı çalışmaları ve ince işçiliğin devam ettiğini söylüyorlar. Tüm bu yapılanlar korunması planlanan ve artık tarihi öneme sahip spor salonu, ‘Şeref Salonu’, subay yatakhanesi, ‘Şato 1’ ve ‘Şato 2’ isimli yapılar, sarnıç, çeşme ve işaret kulesine ilave... Yani adanın her tarafı yapılarla doluyor.
Demokrat Parti geleneğinden geldiklerini söyleyen siyasetçiler, adanın bu halini içlerine sindirecekler mi? Acıların üzerine otel yapmak bir hatırlama biçimi midir? Adadan ayrılırken bu soruların cevabını arıyorum.
Bulamıyorum...
TARİH SAYGISIZLIĞI VE DAVRANIŞ BOZUKLUĞU
Projenin ilk nasıl ortaya çıktığını konuşmak için eski Kültür Bakanı Ertuğrul Günay’la bir öğle vakti buluştuk. Adanın son fotoğraflarını gördükçe sinirlerine hâkim olmaya çalışıyordu.
Adayı biz aldık
Bu proje benim görev yaptığım dönemde gündeme geldi. Yassıada’yı özgün haliyle bir müzeye dönüştürmek, bir nevi yaşanılanla yüzleşmek önemliydi. Tarihte yaşadığımız zaferler kadar acıların da hatırlanması gerekiyor. Ada, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nın kullanımındaydı ve o sene müzeye dönüştürülmesini talep ettik. 2011 seçimleri civarında bu talebimiz gerçekleşti. Adanın kullanımını aldık.
Amaç, o anları hissetmek
‘Demokrasi ve Özgürlük Adası’ ifadesi de o dönem gündeme geldi. Ama bu laf resmiyete dökülmedi. Ada bize tahsis edilince hemen harekete geçtik. Ciddi bir bitki temizliği yapılması gerekiyordu. Bakımsızdı. Projemizde yargılama sırasında var olan yapıları korumak, onun dışında büyük ölçüde mimari dokuya müdahale etmemek esastı. İlaveten bir kafeterya, yargılanmış Demokrat Partililerin yakınlarının orada bir gece kalma talepleri olur diye “10-15 odayı geçmeyen küçük bir otel yapalım” da dedik. İçerik olarak da “Balmumu değil de hologram sistemiyle daha canlı hale getirebiliriz” diye düşündük. “Mahkeme salonuna girdiğimizde duruşmayı hissedelim” diyorduk.
Kültür Bakanlığı devre dışı Büyük bir bütçe gerekiyordu. Bir işletmeye devretme konusunda ‘Başbakanlık’tan öneri geldi. Başbakanlık bizden alıp TOBB’a verdi. Buraya verince biz de bir yatırımcı bulduk. Ama ‘TOBB’un burayı turistik bir yer yapacağına dair kaygımızı’ hep ifade ettik. Ben daha proje sırasında, 2012’nin sonunda görevden ayrıldım. Ayrılışımdan sonra bütün proje değişti, Kültür Bakanlığı devre dışı kaldı. Basında adanın turistik komplekse dönüştürüldüğünü gördüm. Bu tabii inanılmaz bir ‘tarih saygısızlığı’dır. Demokrat Parti hatıralarına sahip çıkmak durumundaki bir iktidar için de son derece yüz kızartıcı bir davranış bozukluğudur.
Demokrat Parti’ye gittim
Demokrat Parti konusunda benden de hassas olduğunu düşündüğüm ne kadar tanıdığım tanımadığım varsa, Hüsamettin Cindoruk’tan İsmet Sezgin’e kadar hepsine ulaştım ve anlattım. Hepsi bu üzüntümü paylaştı.
Burada turizm olmaz
Son resimler dehşet verici. Burayı neredeyse Antalya’nın Belek’indeki gibi turistik işletmeye dönüştürmeye kalkarsanız bu Yassıada adına büyük saygısızlıktır. Bir iddiam daha var.. Bu boşa bir yatırımdır. Ancak ileride kumarhane yapacaklarsa işler. Çünkü ulaşılması zor bir yer. Doğayı ve yeşili kaldırdığınız zaman oradaki betonu görmeye kimse gitmez...
İNŞAAT FİRMASI MESA'NIN SORULARIMIZA CEVABEN YAPTIĞI AÇIKLAMADAN
Adnan Menderes ve diğer tutukluların yargılamalar süresince kaldığı ve ihale kapsamında korunacak yapılar içerisinde yer alan Subay Yatakhanesi dahil olmak üzere tüm mekânlarda yapısal çatlak tespiti yapılmış; çatlaklar, fotoğraflar ile tutanak altına alınmış ve binaların mevcut halleri tüm cephelerinden fotoğraflanmıştır.
Proje kapsamında 170 bin metreküp hafriyat yapılmış, bina yıkımlarından çıkan 40 bin metreküp moloz, kamyonlara yüklenip gemilerle anakaradaki resmi döküm sahalarına nakledilmiş, kalan miktar proje geri dolguları ve deniz yapılarında kullanılmak üzere kontrollü bir şekilde imalat sınırları içinde kalmak kaydıyla ilgili dolgu mevzuatına tamamen uygun şekilde dönüştürülüp stoklanmıştır.
Proje kapsamında sadece sınırlı sayıda ağacın yeri değiştirilmiştir. Buna karşın proje kapsamında Yassıada’daki mevcut doğal dokuya 444 adet yetişkin ağaç, 5 bin 355 adet çalımsı bitki, 1970 adet sarmaşık ve 12 bin 912 adet de yer örtücü bitki dikilecektir.
Hürriyet / Serkan Ocak