Merkez Bankası, yeni finansal istikrar raporunda konut kredilerinde ve konut sektöründe öngörülen büyüme sürecinin sağlıklı bir şekilde gerçekleşmesi finansal istikrar açısından büyük önem taşıdığı belirtildi.
Merkez Bankası, yeni finansal istikrar raporunu yayınladı. Bundan önceki Kasım 2013'te yayınlanan raporun on sekizincisinde, "finansal sistemimizin ulusal ve uluslararası ölçekteki dalgalanmalara karşı dayanıklı yapısını koruduğu ve risk profilinde kayda değer bir değişikliğin olmadığı görülmektedir," dendi.
Raporda, ABD Merkez Bankası Fedin para politikasında normalleşmeye gitmesiyle gelişen ülkelerden para çıkışının yaşandığının altı çizildi. Türkiye'de banka kredilerinin de izlenmesi gerektiği belirtildi.
Genel Değerlendirme
Fed’in para politikasında yaşanan normalleşme süreci gelişmekte olan ülkelere (GOÜ) yönelik sermaye akımlarını olumsuz etkilemeye devam etmiş, söz onusu ülke merkez bankaları finansal piyasalarda istikrarı sağlamak amacıyla para politikalarında sıkılaşmaya gitmiştir. Bu çerçevede, ülkemize yönelik sermaye akımlarında da zayıflama gözlenmiş, ülkeye özgü belirsizlerin de etkisiyle döviz kurları ve finansal piyasalardaki oynaklık artmıştır. Enflasyon görünümündeki nispi bozulmayı dikkate alan TCMB, 2014 yılı Ocak ayında para politikasında güçlü ve önden yüklemeli bir sıkılaştırmaya gitmiştir. TCMB’nin temkinli duruşu, tüketici kredilerine yönelik makro ihtiyati tedbirlerin etkili olması, ulusal ekonomiye ilişkin belirsizliklerin nispeten azalması ve uluslararası piyasalardaki risk iştahının bir miktar toparlanması sayesinde finansal istikrara ilişkin ndişeler yakın zamanda önemli ölçüde azalmıştır
Orta ve uzun vadede iç ve dış piyasalardaki dalgalanmalara karşı bankacılık sisteminin dayanıklılığını artırabilecek en önemli unsurlardan biri de çekirdek yükümlülüklerin toplam fonlar içerisindeki payının makul seviyelerde seyretmesi olacaktır. Bu bağlamda kredi/mevduat rasyosundaki eğilimler Bankamızca yakından takip edilmektedir. TCMB gerekli gördüğü takdirde TL zorunlu karşılıklara ödenecek faizi bu rasyonun daha güvenli seviyelere çekilmesi için özendirici bir araç olarak ele alabilecektir.
Ülkemizdeki finans dışı kesimin varlık ve yükümlülükleri, finansal istikrarın görünümüne olumlu katkı yapacak şekilde gelişmektedir. Faiz oranlarının tarihi düşük seviyelere gerilemesi ve kredi vadelerinin uzaması ile geçtiğimiz yıllarda artan hanehalkı borçluluğu, alınan makro-ihtiyati tedbirlerin de katkısıyla yakın zamanda daha makul bir eğilim izlemeye başlamıştır. Bu çerçevede özellikle bireysel kredi kartları ve taşıt kredilerindeki yavaşlama dikkat çekmektedir
Baankacılık Sektörü
Gerek uluslararası gerekse ulusal gelişmeler dikkate alınarak bankacılık sektörünün taşımakta olduğu riskler değerlendirildiğinde, 2014 yılı ilk yarısı itibarıyla genel kredi kalitesinde kayda değer bir bozulmanın yaşanmadığı, olası likidite şoklarına karşı sektörün yeterli likidite tamponuna sahip olduğu ve faiz riskine olan duyarlılığın da azalmakta olduğu değerlendirilmektedir. Ancak, yakın izlemedeki kredilerin yıllık büyüme hızının ve bazı kredi türlerinde TGA oranlarının artmaya başlaması, kredi riskinin finansal istikrar açısından yakın takibini gerekli kılmaktadır. 2008 küresel krizinde yaşanan dalgalanmalar esas alınarak oluşturulan senaryo çerçevesinde gerçekleştirilen makro stres testi sonuçları, sektörün TGA oranında ve sermaye yeterliliğinde yaşanabilecek bozulmanın sınırlı olacağını sektör sermaye yeterliliğinin yasal rasyonun üzerinde kalmaya devam edeceğini göstermektedir.
Bu çerçevede ülkemiz finans ve finans dışı sektörlerinin kur, faiz ve finansman şoklarına dayanıklılığı finansal istikrar açısından önem kazanmaktadır. Orta ve uzun vadede iç ve dış piyasalardaki dalgalanmalara karşı bankacılık sisteminin dayanıklılığını artırabilecek en önemli unsurlardan biri de çekirdek yükümlülüklerin toplam fonlar içerisindeki payının makul seviyelerde seyretmesi olacaktır. Bu bağlamda kredi/mevduat rasyosundaki eğilimler bankamızca yakından takip edilmektedir. TCMB gerekli gördüğü takdirde TL zorunlu karşılıklara ödenecek faizi bu rasyonun daha güvenli seviyelere çekilmesi için özendirici bir araç olarak ele alabilecektir."
Konut Kredileri
Türkiye’de makroekonomideki yapısal faktörlerin iyileşmesiyle finansal derinleşme hız kazanmıştır. Bu süreçte, konut kredisi faiz oranlarındaki düşüş ve kredi vadelerindeki uzamaya bağlı olarak, konut kredileri en çok artan kredi türlerinden biri olmuştur. Örneğin, 2005 yılında yüzde 2,01 olan konut kredisi/GSYİH oranı, 2013 yılında yüzde 7,07 seviyesine ulaşmıştır.
Ayrıca, konut kredilerinin bankacılık sektörünün aktif büyüklüğü içindeki payı 2005 yılında yüzde 3,1 iken, 2013 yılında yüzde 6,5 oranına yükselmiştir. Diğer taraftan, yaşanan hızlı büyümeye rağmen gelişmiş ve gelişmekte olan Avrupa ülkeleri ile yapılan karşılaştırmalar ülkemiz için hem kredi/GSYİH oranında, hem de konut kredilerinde halen yüksek bir büyüme potansiyelinin varlığına işaret etmektedir.
Finansal İstikrar için Konut Kredilerinin Sağlıklı Büyümeli
Konut kredilerinde ve konut sektöründe öngörülen büyüme sürecinin sağlıklı bir şekilde gerçekleşmesi finansal istikrar açısından büyük önem taşımaktadır. Kredi büyümesindeki olası dengesizlikler, gerek ekonomideki kaynakların verimsiz bir biçimde tahsisi gerekse hanehalkı borçluluğu ile konut fiyatlarına etkileri nedeniyle finansal istikrarı etkileme potansiyeline sahiptir. Ekonomi için arz ettiği önem nedeniyle konut kredilerinin ve konut piyasasının kapsamlı bir analizi hedeflenmektedir. Söz konusu çalışmanın küçük bir parçasını temsil eden bu analizde konut kredilerinin mikro dinamikleri detaylı bir şekilde ele alınmaktadır.
Haberler Mersin